Öfke; haksızlık, incinme, karşı koyma vb. duyguların doğurduğu, insanı saldırganlığa götürebilen şiddetli bir duygu, hiddet, kızgınlık anlamına geliyor.
Öte yandan öfke, varoluşundan bu yana insanoğlunu tehlikeli durumlarda karşı koymaya yönelten, böylece soyunu sürdürmesini sağlayan da bir duygudur.
Belli durumlarda öfkenin kendisi bir sorun değil.
Ancak öfke, ne zaman ki saldırganlığa dönüştürüyor kişiyi, ne zaman ki çevredekiler zarar görüyor, işte o zaman sorun başlıyor.
İnsan saygısızlığa maruz kaldığında, bir tehdit sezdiğinde, ilişkisi bittiğinde, bir yakını öldüğünde, evden ayrılmak zorunda kaldığında, bilinmezlik karşısında öfkelenebilir.
Ancak hangisinin doğal, hangisinin tehlikeli olduğunu bilmek önemlidir.
Zira öfke, çoğu kere kişinin kendisi dışındakilere zarar verir.
Ve güzel bir atasözü “Öfkeyle kalkan zararla oturur.”
Tam da bunun için söylenilmiş.
Peki, öfkeyle nasıl başa çıkacağız?
Öfkenin geçmesi için yardımcı olabilecek şey, kişinin her zaman kendini suçlama eğiliminde olduğunu fark etmesi gerektiğidir.
Yani öfke sonrasında kendine “Bu doğru mu?” sorusunu sormasıdır.
Peki, kendi kendine olur mu?
Kendi kendine sormak yerine düzeltici bir bakış açısı elde etmek için bunu güvenilir bir kişiyle tartışmak daha iyi olur derim.
En azından öfkenizin sağlık açısından ne kadar gereksiz olduğunu anlayacaksınız.
Öfkeyi öfke ile değil, sakin ve sağlıklı bir şekilde düşünerek bertaraf edebiliriz.
Sağlıklı günler…