Bir çok Antakyalı gibi bende Asi nehrinin doğu tarafında bulunan eski Antakya’da doğdum büyüdüm.
Çocukluk yıllarımı geçirdiğim bu mahallelerde yaşamak bambaşka birşeydi. Buralarda doğup büyümenin şimdiki hayatıma çok şey kattığını biliyorum. Bunları mümkün mertebe çocuklarıma da aktarmaya gayret ediyorum.
Komşumuzdan, fırıncımıza, kasabımızdan bakkalımıza herkesten insanlık saygı adına, merhamet adına sevgi adına, hak hukuk adalet adına birçok şey öğrenirdik. Mahalleler adeta 24 saat eğitim veren bir okul gibiydi. Her Antakyalı gibi bende O güzelim yılları ve hayatı özlüyorum.
Neyi mi özlüyorum?
Mesela okuldam geldiğimde elimizi kapının üstünden geçirerek mandalını çekip açabildiğimiz kilitlemeye bile ihtiyaç duymadığımız güveni,
Mesela Almanya’daki akrabalarımızın mahalledeki tek telefonlu evi gecenin üçünde aradığında komşumuzun heyecanla gelip bizi uyandırıp evine buyur ettiğindeki samimiyeti,
Mesela kimin evinde hamam yanmışsa komşu çocukları da su ısınmışken yıkansınlar diye
“kız Yıldız yolla çocuklarda yıkansın”seslenişindeki içtenliği,
Mesela çocukların bayram arefesinde hangi evden ne kadar bahşiş alabileceğini ve buna göre bir bayram harçlığı bütçesi yapmasının masumiyetini,
Mesela Ramazan gecelerinde çıkmaz sokağımızda kurulan her kapının evinde ne pişmiş ise onu tenceresi ile getirdiği Ramazan Sofrasının uhuvvetini,
Mesela rahmetli babamın geçirdiği ikinci kalp krizinde,bütün mahallenin babamı adeta can havli ile elleri üzerinde hastahaneye yetiştirdikleri ve gözyaşları eşliğinde ellerini açarak dua ettiklerindeki kardeşliği
Mesela evinde pişirdiği kıymetli bir yemeğin kokusu çıkmıştır diye bir tabağının komşuya gönderildiğindeki komşu hakkını
Mesela bir düğünde, sünnette veya herhangi bir iyi günde,komşuların kendi aralarında iş bölümü yaparak iyigün sahibinin üzerinden yük alma telaşına düştüklerindeki yardımlaşma dayanışma duygusunu,
Mesela mahallenin büyüğü Rahmetli Mennüş ablanın çıkmazdan çıkıp pazara giderken, kapı kapı seslenip Kızım pazara gidiyorum size de birşey lazımsa alıp geleyim dediği aile büyüğü kavramını,
Mesela dara düşene, sıkıntıda olana farkettirmeden, kırmadan incitmeden nasıl destek oluruz hesabının yapıldığı inceliği,
Mesela mahallenin tek kamyonuna sahip Taşçıoğlu ailesinin pazar günleri bütün mahalleyi seyrana götürdüğünde büyük küçük herkesin gözlerindeki mutluluğu
Birlikte pişirilen tuzlu yoğurtlardan tutunda tonlarca biberin veya domatesin hep birlikte yarılıp sıkılıp salçaya dönüştürüldüğü koşuşturmacadaki yardımlaşmayı….
Yani demem o ki, eski Antakya sokaklarında, çıkmazlarında yaşadığımız her anı her hareketi ve davranışı,kısacası birbirleri ile KANBAĞI olmayan ama koca bir aile gibi bir arada yaşayan çocukluk yıllarımdaki İNSANLIĞI çok özledim.
Peki ya siz ? Siz de özlemiş misiniz?
Paylaşında görelim bakalım neleri özlemişsiniz.
Kalın Sağlıcakla…