Eylül’de gelme,başka bir ayda,başka bir zamanda gel!. Bu ayın,bu günlerin gelmek için bir özelliği yok.. Genelde kederin ve ayrılığın ayı olarak bilinir. Havasından mı,suyundan mı bilinmez her anı,her tarafı hüzünle kaplı gibi duruyor. Ayrıca,bir mevsimin bitmesine ve diğer birinin başlamasına neden olan bu ayın en iyi şekilde geçmesi için onu anlamaya çalışmak lazım.
“Yapraklar dökülünce” sanki kederler,acılar ve özellikle hasretler de dökülüyor gibi. “Yapraklar sararınca” bir hüzün kaplıyor her tarafı. Bir az da maziyi anımsatan günler olduğu için de farklı bir hava eser durur burada. Gökyüzünün rengi bile tam olarak seçilmez. Gecesi-gündüzü hem aynı,hem ayrı gibi!. İçinde bilinmeyen o kadar çok şey var ki!. EYLÜL,AĞLAMA DUVARI GİBİ!. Yılın en hüzünlü ayı olduğu için ona duygu yüklü eserler pek yazılmaz. Kederin ve ayrılığın şiirlerine konu oluyor, genelde.. Onunla başlayan günlerin geçmişin hatıralarını taşıdığına inanılan bu ayda,söylenecek en önemli söz “EYLÜL’DE GELME!.” olmalı. Ekim’de gel,Kasım’da gel.. Özlemlerin daha yoğun yaşandığı diğer aylarda gel.. EYLÜL,HASRET RÜZGARI GİBİ!.
Geçmişin kendisi olmasa bile onun havasına yön veren bu ayın hiç mi güzel tarafı yok?. Vardır.. Az da olsa,sanatın eserlerine mana dolu ilhamlar veriyor,diyebiliriz. Kederlerin ilhamı bu!. Bir de hasat mevsimi.. Bu iki özel durumu bile onu "sevimli" yapmaya yetmiyor. Sanki o,diğer ayların keder yükünü çeker gibi duruyor. Hatta senelerin.. EYLÜL,KEDERİN DÜNYASI GİBİ!. Gelecek yıllarda bu ay,bu an,bu zaman yine aynı durumda mı olacak?. Yine aynı durumda mı kalacak. Evet,öyle görünüyor. Yıllar değişiyor,aylar değişiyor,onun hüzünü değişmiyor. Eylül’ün hüzünü çok farklı oluyor.. Yine de biz ona en güzel şiirlerimizi yazmaya devam etmeliyiz.. EN İYİ DİLEKLERİMİZİ SUNARIZ!.