TÜRKİYE, SOSYAL HUKUK DEVLETİ'DİR YILMAZ TUNÇ: TÜRKİYE, SOSYAL HUKUK DEVLETİYDİ VATANDAŞ 2 - Hatay Gazetesi

TÜRKİYE, SOSYAL HUKUK DEVLETİ'DİR YILMAZ TUNÇ: TÜRKİYE, SOSYAL HUKUK DEVLETİYDİ VATANDAŞ 2

  • Yazar :ALİ DAL
  • Eklenme Tarihi :25.10.2025 09:59

(İKİNCİ BÖLÜM)

Olmayan hukuku" (?!) var gibi sayan

Hangi gözle bakar (??!!) verirken beyan

Böyle değil idi (!!) Allah'a ayan

Adalet, diş ile damak gibiydi

 

Can bedende durmaz (!!) olursa ruhsuz

Un hamura dönmez (!!) kaldıkça susuz

"Türkiye Yüzyılı" kalmış (?!) hukuksuz 

Hukuk Türkiye'mde toprak gibiydi

 

Kıldan ince idi (!!), kılıçtan keskin

Hukuku, hiç böyle (?!) görmedik bezgin

Binici elinde sağlamdı (!!) dizgin

Adalet, Allah'a tapmak gibiydi

 

Yargıyı yamulmuş (!!) gördükten beri

Sandım ki, katmışlar (?!) şapa şekeri

Yere çakılmıştı (!!??) hukuk tekeri

Sanki dördü birden patlak (!!) gibiydi

 

Desene Türkiye'm, yargıdan (!?) yoksun

Et kokmuşsa eğer, (!!) koy tuz da koksun

Hukuk olmaz yere (!!) baykuşlar konsun

Hak, bedenden kopmuş (!!) bacak gibiydi

 

Sevgili okurlarım, 

Canım Türkiye'mde, çeyrek asırdır ceberrut iktidarını sürdüren "AKP ŞAHSIM YÖNETİMİNİN", güç zehirlenmesi ile her geçen gün, bilhassa da ,"Hak, hukuk, adalet" bakımından, aklın, vicdanın, ahlakın asla kabul etmeyeceği tahribatlarıyla uyanıyor Ülkem..!! 

Özetlemek gerekirse,  ülkemin gündemiyle, 

"AKP ŞAHSIM YÖNETİMİNİN", gündemi aynı değil..!!??

Tez elden çözüm bekleyen ülkemin gündemi; "ekonomi, üretim, adalet, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluk, eğitim, sağlık, huzur, güven" iken.... 

"AKP ŞAHSIM Yönetiminin, yegane icraatlarını ise; yarattığı korku İmparatorluğunda (!!) yoksulu daha yoksul, kendi yarattığı yüzde birlik zenginini daha zengin yapmada, her türlü hukuksuzluğu, haramiliği ceberrut görüntüsüyle (!!) sürdürmektir..!!

Peki, atama Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç, nerelerde, neler yapıyor derseniz, "programlanmış vaziyette" 

"TÜRKİYE BİR SOSYAL HUKUK DEVLETİ'DİR..!!" demeye devam ediyor..??!! 

*

Sayın Adalet Bakanı;

*  Cezaevlerinin, takriben 430 bin tutsak sayısıyla kapasitelerinin üç katı insanla dolup taştığını... 

* Ülkenin, Yargı bağımsızlığından söz edilemez noktaya getirilmiş olmasını... 

* 2002'li yıllarda, behemahal çözüleceğini vaat edilen "3Y" nin, 

YOKSULLUK 

YOLSUZLUK 

YASAKLAR

YANGINLAR (Orman, mutfak, işyeri yangınl.) 

YAĞMALAR

YOBAZLIKLAR

YALANLAR

YANDAŞ olmak üzere "8Y"ye  çıkarıldığı gözden kaçırmış olmasına ihtimal vermiyorum:))!!??

*

Sevgili okurlarım,

Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Sayın Haşim Kılıç," çığlık yazısında" şöyle demekte:

 

NE HUKUK BIRAKTILAR, NE DE AHLAK!!! 

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan hükümete eleştiri: Ne yazık ki önce ‘ahlak ve maneviyat' diye iktidara gelen bu arkadaşlarımız, ne pozitif hukuk kuralları bıraktılar ne de ahlak bıraktılar.

AK Parti hükümetinin hukuk alanındaki uygulamaları, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın tepkisine neden oldu. 

Sözcü'den Yavuz Alatan'ın haberine göre "Kamu İhale Kanunu'nun yürürlüğe girdiğinden bu yana 186 kez değiştirildiğine" dikkat çeken Kılıç, şöyle diyor:

“Bir kanun niye bu kadar değiştirilir? Pozitif hukuk kuralını kaldırıyorsun, ahlaki tarafı terk ediyorsunuz. Ne yazık ki önce ‘ahlak ve maneviyat' diye iktidara gelenler, ne pozitif hukuk kuralları bıraktılar ne de ahlak bıraktılar. Dolayısıyla ne bir rekabet, ne bir şey söz konusu olamayacaktır. Biz bu ahlaki daha doğrusu insanların subjektif alanına bırakılan işleri sıfıra indirmediğimiz sürece, bu ülkede rahat edemeyeceğiz.”

*

Sevgili okurlarım, 

Sayın Haşim Kılıç, bu denli haykırışta bulunurken de Sayın Adalet Bakanı: "Türkiye bir sosyal hukuk devletidir" demeye devam etmektedir..!!?? 

*

İstanbul Barosu Eski Başkanı

Av. Mehmet Durakoğlu: yargının bağımsızlığının, getirildiği duruma dikkat çekerek şöyle diyor; 

"Ben Türkiye'nin Cumhuriyet tarihi boyunca en ciddi yargı krizinin yaşandığını düşünüyorum. Bunu sadece bir tespit bağlamında söylemiyorum. Çünkü yurttaşlara da sorulduğunda, adalete olan güvenin yüzde 30'lara bile varamadığı görüşmekte..!! 

Buradaki miladın 2010 referandumu olduğunu düşünüyorum. Hatırlayacak olursanız; 2010 referandumu siyasal iktidarın yargıda kadrolaşmasının sağlanması amacıyla gerçekleştirilmişti. Maalesef biz hukukçular olarak, o zaman bunu yeterince anlatmayı başaramadık..!!

 O referandum süresi boyunca İstanbul Barosu olarak çok büyük mücadele verdik ve 'hayır' denmesini sağlamaya çalıştık ama olmadı. Sonra neler mi oldu? Önce Türk Silahlı Kuvvetleri'nin itibarsızlaştırılmasına yönelik Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları; arkasından da yargıda ciddi bir kadrolaşma ve 15 Temmuz'dan sonra da mevcut hâkim ve savcıların üçte biri görevlerinden ihraç edilirken, dörtte biri de hapse atıldı. 2010 referandumundan Türk halkı eğer  'evet' demeseydi; Türkiye 15 Temmuz darbesini yapamazdı..! 

Hukukun bu denli hiçe sayıldığı bir dönemde İstanbul Barosunun ve bütün hukuk örgütlerinin mücadele etmesi gerekiyor. Bertolt Brecht; "Adalet ekmek gibi, su gibi gereklidir" diyor. Adalet gerçekten de ekmek gibi, su gibi gerekli. Bizim toplumumuzda insanlar aş, iş, ekmek, su istenirken aynı hassasiyetle adalet istenmiyorlar. Bu bakış açısını değiştirmemiz gerekiyor. Sürecin içinde olmak bizim için son derece önemli. Yargı bağımsızlığı olgusuna karşı toplumun hassasiyetinin sağlanması gerekiyor. Sanılıyor ki yargı bağımsızlığı avukatın, hâkimin, savcının bir görevi. Oysa böyle değil. Yargı bağımsızlığı insanca ve onurlu yaşamak demektir, hukuk güvenliği demektir.  

Yargı bağımsızlığı. Sabah saat 6'da kapı çalındığında gelenin sütçü olması demektir. Sütçü yerine onlarca polis evinizi kuşatıyor ve sizi gözetim altına alıyorsa, Türkiye, hukuk devleti olma niteliğini kaybetmiş demektir. 

Yargı bağımsızlığını kaybetmesinin nedeni de 15 Temmuz'dan sonra, OHAL, ona bağlı çıkarılan KHK'ler ve KHK'lerin anayasal denetimini yapmaktan vazgeçen Anayasa Mahkemesinin öngörüsüz kararlarıdır. Hülasa kaybedilmiş değerlerimize yeniden kavuşmadan Türkiye'nin bir hukuk ve demokratik devleti, bir demokratik devlet olması mümkün olmaz..! Çünkü biz KHK'lerle getirilen bazı sınırlamalar nedeniyle savunma görevimizi bir ölçüde yapabiliyoruz. Soruşturmalarda avukatların dosya numarasını elde etmelerine bile kısıtlama getirildi. Hiçbir avukatın yeni adli yıla umutlu girdiğini bilmiyorum. Yeni adli yıla 'daha kötü olabilir mi' kaygılarıyla giriyoruz. Adliyenin bütün odalarından adalet fışkırması gerekirken o odaların tümünün özenle kapatıldığı, kilitlendiği, 'adalet çıkmasın' diye uğraşıldığı bir tablonun içindeyiz...Büyük ölçüde kesinleşmiş cezası olmayan insanların, tutuklanmaması gerekir. Çünkü, insanların lekelenmeme hakkı ve ilkesi var.

*

Sevgili okurlarım,

İşte ülkemizin ve biz vatandaşların gelmiş olduğu nokta, burası...?!

Adalet Bakanı, belirli aralıklarla, olur olmaz zamanlarda; "TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİDİR" demeye devam etse de..!!