Türkiye Komünist Hareketi Hatay Büyükşehir belediye başkan adayı Nuray Yenil “Şantaj siyasetine de sağcılarla sağcılık yarıştıran düzen muhalefetine de mahkûm değilsin” dedi.
Seçimlere bakıldığında düzen siyaseti açısından bir yenilik olmadığını Emekçiler, kadınlar, gençler yeniden “kırk katır mı kırk satır mı” ikilemine mahkûm edildiğini iddia eden Yenil “Bir yanda yirmi yılı aşkın süredir ülkenin başına çöreklenmiş AKP ve Cumhur ittifakı, öte yanda ise AKP ile sağcılık yarışına giren düzen muhalefeti” dedi.
Her seçim döneminde olduğu gibi şantaj siyasetinin yeniden devrede olduğunu iddia eden Yenil “Hatta şantajın dozajı artmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan temsil ettiği makamı çoktan unutmuş, halkı adeta tehdit etmektedir. Erdoğan mealen, bize oy vermezseniz hizmet alamazsınız demektedir. Üstelik bu konuşmayı depremde yıkılan bir kentte, Hatay’da yapıyor. Aradan geçen bir yılda halkın en temel ihtiyaçlarının dahi yeterince karşılanmadığı bir tabloda, depremin yıl dönümünde Hatay halkına AKP’nin verdiği mesaj bu.
AKP’ye alternatif olduğunu iddia eden düzen partileri ise adaylık pazarlıklarının ötesine geçmeyen bir dar ufku ve siyasi düzlemi dayatmaktadır. Bu bir tercihtir. Nasıl bir ülke istiyoruz, nasıl bir gelecek tasavvur ediyoruz, nasıl kentlerde yaşamak istiyoruz, bunun için nasıl bir program gibi sorular sorulmuyor. Bunun yerine pazarlıklar, popülist söylemler ve hamaset tercih ediliyor. Bunun nedeni çok açık, bu sorular tartışmaya açıldığında aslında iktidarı ve muhalefetiyle önümüze sunulan düzen partilerinin programları benzerdir. Yok birbirinden farkları.
HATAY’DA VAHİM TABLO
Depremde enkaza dönen illerimizde ve özelde Hatay’da ise tablo daha da vahim. Deprem öncesi hazırlanan raporlar adım adım gelen felaketi açıkça ortaya koyarken hiçbir önlem alınmadı. Aksine, çıkarılan imar afları, yapı denetimini özel şirketlere yani müteahhitlerin insafına terk eden yasal düzenlemeler ile deprem felaketi adeta bir katliama dönüştü. Rant devşirmek uğruna çok katlı binalara izin veren adrese teslim imar değişiklikleri, çıkılan kaçak katlara göz yumulması, binalarda kesilen kolonlara seyirci kalınması, sıvılaşma riski barındıran alanların imara açılması, kurutulan amik gölü üzerine havaalanı inşa edilmesi, sağlık kuruluşlarının göz göre göre çürümeye terk edilmesi… Hangi birini sayalım.
Depremden sonra çok sayıda dava açıldı. Bunların her birine dair delilleri dava dosyalarında ya da deprem öncesi ve sonrası hazırlanan raporlarda görmek mümkün ve ne gariptir ki açılan onca davada yargılanan tek bir kamu görevlisi yok. Bunun iki anlamı var, ya kamu kurumları bir bütün olarak, denetim de dahil, hiçbir hükme sahip değil, ya da yetkililer görmedim, duymadım, bilmiyorum diyerek üç maymunu oynamaktadır.
HATAY HALKI ENKAZDAN DEMİR TOPLAMAYA MAHKÛM EDİLDİ
Depremden bugüne bölgede ve Hatay’da halk çok zor koşullarda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Konteynerlerde, çadırlarda barınmaya çalışan yüzbinlerce yurttaşımız büyük bir belirsizlik ve bekleyiş içerisinde. Kalıcı konutlar konusunda atılan göstermelik adımlar dışında verilen vaatler yerine getirilmedi. Enkazlardan demir ayıklamak derdine düşüldü. Halk kalıcı konutların tamamlanmasını beklerken, TOKİ açık arttırma ile ev satışı yapıyor.
Şimdi bütün bunların üzerine deniyor ki Hatay’ı yeniden kuracağız, yeniden ayağa kaldıracağız. Çok açık ki, bu tüccar zihniyetin emekçi halka bir yararı yok. Bu akıl dışı düzenden ve tüccar zihniyetten kurtulmadan olmaz” ifadelerini kullandı