TÖBSEN 2024-2024 Eğitim Öğretim Yılında gördüğü ve çözülmesi gereken sorunlar ile ilgili 5 ana başlıkla hazırladığı raporu kamuoyuyla paylaştı.
TÖBSEN Merkez Yürütme Kurulu adına açıklamayı yapan Deniz Ezer, Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin öğrencileri geleceğe hazırlayacak bir model olmadığını bildirdi.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin gelecek açısından siyasi iktidarın dindar ve kindar bir neslin yetiştirilmesi amacıyla hazırlanan bir program olduğunu iddia eden Ezer, “Programı ayrıntısıyla ileriki süreçte ayrıntılı bir rapor ile kamuoyu ile paylaşacağız. Türkiye Yüzyılı Maarif modeli ile öğretmenlerin sınırları daraltılmış, eğitimde düşünen ve sorgulayan birey yetiştirme yerine; itaat eden birey hedeflenmiştir. Bununla birlikte özellikle tarih gibi kültürel hafıza açısından önemli olan derslerde yeni bir tarih yazılmaya çalışılmaktadır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi ile Cumhuriyetin kuruluş süreci tamamen yeni bir tarih anlayışıyla iktidarın ideolojik bir bakış açısıyla yazılmış durumdadır. Bu konuda öğrenciler iktidarın siyasal-ideolojik bir kaygıyla dayattığı yeni tarihle karşı karşıya kalmışlardır. Baştan sona aldığı isimden de anlaşılacağı gibi ideolojik siyasal bir dayatma ile hazırlanmış müfredat değişikliği Türk İslam sentezi çerçevesinde şekillenmiş, özellikle "tek din tek mezhep" anlayışıyla hazırlanmış bir programdır.”
KAVRAMAMALARINA NEDEN OLACAKTIR
“Din olgusu sosyal alandaki tüm dersleri tarih, sosyal bilgiler, felsefe,edebiyat gibi derslerin hepsinde ana olgu olmuş durumdadır .Bu din olgusu işlenirken "tek din tek mezhep" üzerinden işlenmiştir. Dolayısıyla farklı inanç sistemleri yok sayılmıştır. ÇEDES gibi laikliğe aykırı projelerin bu eğitim öğretim yılında da karşımıza çıkacağı ortadadır. Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi derslerinde diğer dinlerin ve mezheplerin temsiliyeti ile ilgili hiçbir bilgi yoktur, adeta yok sayılmaktadır.
Müfredatın içeriğine baktığımız zaman bilimsel eğitimin bazı alanlarını olumsuz yönde etkileyecek yaklaşımlar söz konusudur Özellikle Biyoloji gibi doğa bilimleri derslerinde bilim konularının çoğu dışarıda bırakılmış, evrim teorisi gibi dünyanın kabul ettiği bilimsel bir yaklaşım yok sayılmış, içerik olarak bilimsel eğitimin niteliği düşürülmüştür. Bu durum öğrencilerin çağdaş, bilimsel yöntemleri ve düşünce sistemlerini yeterince kavramamalarına neden olacaktır.”
EKONOMİK KRİZ OKUL MASRAFLARINI KARŞILANMAYACAK DÜZEYE GETİRMİŞTİR.
Ekonomik krizin ortaya çıkardığı mevcut ekonomik durum, halkımızı “ihtiyaçlar hiyerarşisi” piramidinin en temel basamakları olan ve sosyal devlet anlayışına göre halkın ulaşımı konusunda kolaylaştırılması gereken beslenme, sağlık, güvenlik vb. gereksinimler için yokluğa mahkum etti. TÜİK’in ana harcama grubu verilerine göre, bir önceki yılın aynı ayına göre en çok artışın yüzde 77,55 ile sağlık, yüzde 72,86 ile gıda ile alkolsüz içecekler ve %70 ile ulaştırma grubunda (TUİK 2023) gerçekleşmiş olması da halkımızın temel gereksinimlerini karşılamada nasıl zor bir dönemden geçtiğini göstermektedir.
Durmak bilmeden artış gösteren gıda fiyatları beraberinde yetersiz beslenme sorunun getirmektedir. Bunların yanı sıra, ekonomik kriz ve hayat pahalılığı karşısında her yıl katlanarak artan kırtasiye giderleri ve Milli Eğitim Bakanlığının her ne kadar yasaklamış olmasına karşı devlet okullarının her yeni eğitim döneminde velilerden talep ettiği “kayıt ya da bağış” paraları, aileleri geçmiş yıllara göre daha fazla zora soktu. “
ÖĞRENCİLERE YEMEK VE SU VERİLSİN
“Sendikamız TÖBSEN’in "Çocuklara ücretsiz bir öğün yemek ve temiz su verilsin!" taleplerini görmezlikten ve duymazlıktan gelen Milli Eğitim Bakanlığının öğrencilerin okul ve beslenme masraflarını gündem bile yapmaması en başta tartışılacak konu olmalıdır. Ayrıca okulların kayıt esnasında istediği bu bağış talepleri yoksul semtlerde 5 bin TL ile başlarken gelir düzeyi yüksek olan kimi semtlerde 15.000-20.000 arasına, İstanbul'da 100 bin liralara çıkabilmektedir. Bu ve bunun gibi maliyetler aileleri aylık gelirlerinin çok büyük bir kısmını çocuklarının okul masraflarına ayırır duruma getirdi.”
ETKİLENEN ÖĞRENCİLERİN ORANINI GÖSTERMEKTEDİR
“Eğitimin düşen niteliğinin yanı sıra artan maliyetleri karşısında, 2021-2022 yılı eğitim öğretim döneminde zorunlu eğitim çağını kapsayan 6-17 yaş aralığında %100 okullaşma oranı sağlanamadı. Eğitim Reformu Girişimi (ERG)’nin (2022) yaşa göre net okullaşma verisinden faydalanarak hesapladığı eğitim dışındaki çocuk oranı10 (zorunlu eğitimde olmalarına rağmen), eğitim dışında kalan çocuk sayısının 13 yaştan sonra arttığını, 14 yaşındaki çocukların %4,3’ünün okula kayıtlı olmadığını, bu oranın 17 yaşındaki çocuklarda ise %13,1’e yükseldiğini göstermektedir.
2024-2025 Eğitim Öğretim yılının başlangıcına geldiğimizde bu oranın deprem bölgesini de katarsak çok daha kötü bir şekilde arttığını tahmin etmek zor değildir. Zira TÜİK’in yıllık enflasyonu yüzde 51,9 olarak açıkladığı ağustos ayında İstanbul Planlama Ajansı’nın eğitim harcamalarında en fazla payın da kırtasiye olması yüzde 120 artış olduğunu gösteren raporu bile tek başına gelir-gider uçurumunu ve bundan etkilenen öğrencilerin oranını göstermektedir.”
AĞIRLIĞI KALDIRILAMAZ HALE GELMİŞ DURUMDADIR
“2024-2025 eğitim-öğretim yılına girerken,yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik kriz, aileleri eğitim giderlerini karşılamayacak boyuta getirmiştir. Eğitim giderleri kalemlerine baktığımızda ; yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış, kırtasiye , okul kıyafetleri, servis ücretleri,ayakkabı, günlük beslenme gideri gibi giderlerden bahsetmekteyiz. Oysa bu ekonomik krizde yapılması gereken bakanlığın talebiyle iktidarın okul gideri olarak her haneye çocuk başına destekte bulunmasıdır.
Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılı ile 2024-2025 eğitim-öğretim yılı arasında fiyat karşılaştırması yapıldığında çocuğunu devlet okuluna gönderen velilerin sırtındaki yükün belirgin şekilde arttığını görmekteyiz. Üstelik bir hanede 2 veya daha fazla öğrenci varsa bunun ağırlığı kaldırılamaz hale gelmiş durumdadır.”
ÇOCUKLAR YETERSİZ BESLENMEKTEDİR.
“Yapılan araştırmalar daha da yoksullaşan halkımızın yaşamlarını idame ettirebilmeleri için , en temel ihtiyaçları ‘öteleme’ ve ‘vazgeçme’ gibi yaklaşımlar yapmak zorunda kaldıklarını göstermektedir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Küresel Gıda Fiyatları Endeksi 2023 yılında tüm dünyada gıda fiyatlarının önceki yılın aynı dönemine göre %11,8 düşmesine karşın Türkiye’de %73,6 artış gösterdiğine işaret etti. Küresel gıda fiyatları son 2 yılın en düşük seviyesine gerilemişken Türkiye’deki fiyatların son 36 aydır aralıksız yükselişini sürdürmesi Türkiye’yi OECD ülkeleri arasında gıda enflasyonunda 1.sırada olduğunu göstermektedir.
Gıda enflasyonunun başta çocuklar olmak üzere sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı kesimlerin kaliteli ve yeterli beslenme olanağını yok etmiş durumdadır.”
4.ULAŞIM SORUNU- SERVİS ÜCRETLERİ
Okulu evine yürüme mesafesinde olmayan öğrencilerin servis ya da toplu taşıma kullanarak okula ulaşmak gibi bir zorunluluğu da bulunmakta. Ancak artan yakıt ve oto bakım fiyatları sebebiyle servis ücretlerinde de ciddi bir maliyet artışı yaşandı. Okul servisleri bir önceki yıla oranla %65 zamlandı. 0-1 km’lik mesafe ücreti bu sene ortalama 1.300 TL’ye yüksetilldi. Belirtmek gerekir ki okul öncesi, ilkokul ve ortaokul düzeyi için bu ücretlere ayrıca %35 rehber personel ücreti eklenmektedir; nitekim öğrencilerin taşıta biniş ve inişlerinde yardımcı olan rehber personelin bulundurulması zorunludur. Pek çok ailenin standartlarının da üzerinde talep edilen bu ücretleri ödemek yerine, çocuğunu okula (bütçesinin durumuna göre) yürüyerek, toplu taşımayla ya da kendi özel aracıyla götürmeyi tercih ettiği bilinmektedir.
OKULLARDA CİDDİ BİR TEMİZLİK SORUNU VAR. ÇOCUKLARIMIZA REVA GÖRÜLEN OKUL ORTAMLARINI KABUL ETMİYORUZ.
“Milli Eğitim Bakanlığı yıllardır ihtiyaç olmasına rağmen okullara hizmetli istihdamı yapmamaktadır. Bu durum okullardaki hijyenden tutun birçok işin aksamasına neden olmaktadır.
Geçmiş yıllarda TYP ile İŞKUR'dan asgari ücret karşılığı okullara temizlik ve hizmet personeli alınmaktaydı. Gelinen noktada işsizlik istismar edilerek emek sömürüsü üzerinden işlerin yürümesi isteniyor. Yeni bir "İş Gücü Uyum Programı" kısa adı İUP adı altında okullara İŞKUR'dan geçici personel alma kararı alındı. İUP üzerinden işe alınacaklar haftada 3 gün çalışacak, yani ayda 12 gün. Günlük 564 lira ücret ödenecek. Bu da ayda 6768 lira'ya karşılık geliyor. Bu ücretle sürekli çalışacak birilerini bulurlar mı bilmiyoruz; fakat işsizliğin, açlığın, yoksulluğun alabildiğine arttığı bir dönemde bu ücretle çalışacak kişiler bulunsa dahi bunu kabul edemeyiz. Verilecek günlük yevmiye ulaşım ve yemek giderini düşündüğünüzde günlük bile yetmeyecek bir ücretten bahsediyoruz.
Okullarda temizlik hizmetlerinin sadece 3 gün ile sınırlandırılması ciddi hijyen sorunlarını gündeme getirecektir. Normal koşullarda haftada 5 gün, kimi okullarda ise “Destekleme ve Yetiştirme Kursları” nedeniyle 7 gün eğitim-öğretim devam ederken haftada 3 gün çalışacak personel ile okulların temizliği nasıl yapılacak? Deprem bölgesinde özellikle Hatay’da aynı binayı kullanan 2 veya 3 okul öğrencileri varken bu okul ortamının temizliği bu şartlarda nasıl yapılacaktır?
BURADAN İKTİDARA SESLENİYORUZ
Buradan İktidara ve Milli Eğitim Bakanlığına sesleniyoruz! Önümüz kış ; okullarda yaşanacak sağlık sorunlarından siz sorumlusunuz ve uyarıyoruz! Çocuklarımıza güvenli ve sağlıklı bir ortam yaratmak zordundasınız! Temizlik yaşamın ana koşullarından birisidir. Okullar, sadece bilginin işlendiği yer değildir, aynı zamanda çocukların sağlıklı bir ortamda bulunmaları gereken yaşam alanlarıdır. Temizlik hizmetlerinin yetersizliği, öğrencilerin sağlığını olumsuz etkilerken, okul idarelerinin, eğitim çalışanlarının da iş motivasyonunu düşürmektedir.
Buradan Milli Eğitim Bakanlığına sesleniyoruz! Kısa vadeli programlarla hijyen sağlanamaz. Hijyen temel ihtiyaçtır. Öğretmenlerden ayda bir miktar para toplanıp temizlik elemanı temin etmek sorunu çözmez, Sorunun çözümü hemen kadrolu yardımcı eleman istihdamının yapılmasıyla sağlanır. Talebimiz emek sömürüsünden vazgeçilip hizmetli kadrosunun açılmasıdır.” dedi.