Hatay’da beton santralleri, taş ocakları ve madencilik faaliyetleri için Mahalli Çevre Kurulu kararının iptaliyle ilgili açılan davanın duruşması Hatay 4. İdare Mahkemesi’nde görüldü. Hatay dışından da avukatların katıldığı duruşmada; barınma hakkı kadar önemli bir başka konunun temiz çevre, su ve hava olduğu, Hatay’da şu an bunun göz ardı edildiğine dikkat çekildi.
Hatay’da neredeyse her sokağa kurulan beton santralleri, taş ocağı ve madencilik faaliyetlerinin iptali için açılan davanı duruşması dün Hatay 4’üncü İdare Mahkemesi’nde görüldü. Ankara ve Bursa’dan avukatların yanı sıra yaşam alanlarında beton santrali istemeyen vatandaşlarda duruşmaya katıldı.
İPTAL KARARI TALEP EDİYORUZ
Duruşmada konuşan avukat Fevzi Özlüer, kentin her yerine kurulan beton santrallerine tek gerekçe olarak konut ihtiyacının gösterildiğini, fakat Hatay halkının tarım, hava, su, toprak ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının da en az barınma hakkı kadar önemli olduğuna vurgu yaptı.
Kentte inşaat faaliyeti olduğundan kaynaklı ucuz malzeme tedarik etmek, beton maliyetini aşağıya çekmek için Valiliğin yetki kullanmasının doğru olmadığını belirten Özlüer, “Devlet malzeme tedarik edecek kudrete sahiptir. Beton maliyetini aşağı çekmek için böyle bir yetki kullanılmamalı. Burada insanların konuta ihtiyacı var ama devlet vatandaşına sağlıklı bir yaşam hakkı sağlamakla hükümlüdür. İşlem hakkında iptal kararı talep ediyoruz” diye konuştu.
KİMYASAL ATIKLARA DİKKAT ÇEKTİ
Mahkemede konuşan avukat Erol Çiçek ise biyoçeşitlilik kaybı, kimyasal kirlilik, iklim krizi gibi dünyayı bekleyen üç tehlike olduğunu belirterek, beton santralleri, çimento fabrikası, taş ocakları kimyasal atıkların çevreye vereceği zarara dikkat çekti.
Depremin yarattığı yıkımla birlikte konut ihtiyacının olduğunu kaydeden Çiçek, “Taşa ihtiyaç varsa elbette olmalı ama burada miktarı çok önemli. Deprem bölgesi diye iki tane olsun. Burada 20-30 tane taş ocağı var. Buradan çıkan toz direkt insan sağlığını etkiliyor. Hadi bu felaketi atlattık, on yıl sonra başka felaketler ortaya çıkacak. Su ve hava konusu çok önemli. Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarıları var. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu gerekli değildir kararı var. Bu ocaklar, santraller, madencilik faaliyetleri plansız bir şekilde çalışıyor” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN EN KÖTÜ HAVASINI BİZ SOLUYORUZ
Antakya Çevre Derneği Başkanı Nilgün Karasu, Hatay’da ÇED sürecinin kaldırılmasıyla çok hızlı beton santrallerinin kurulduğuna dikkat çekti. Hatay’da sağlıklı bir hava ve nefes alacak ortamın olmadığını, tarım ve hayvancılığın bittiğinin altını çizen Karasu, “Meraların hepsi taş ocağına verildi. Okulların dibine dahi beton santrali yapıldı. Tozdan dolayı zeytin mahsulü yarıya düştü. Türkiye’nin en kötü havası Antakya’da. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) belirlediğinden 10-15 kat daha kötü durumda” dedi.