Dayanacak Gücümüz Kalmadı - Hatay Gazetesi

Dayanacak Gücümüz Kalmadı

  • Eklenme Tarihi :29.09.2025 | 12:15
  • Muhabir :Haber Merkezi

Dayanacak Gücümüz Kalmadı

Hatay Akademik Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu (HAMOK), 6 Şubat depremleri ve artçılarının ardından 2 yıl 7 ay geçmiş olmasına rağmen, Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’da hala insanca yaşanabilir bir çevrenin oluşturulabildiğinden söz etmenin, mümkün olmadığını belirterek artık dayanacak güçlerinin kalmadığını bildirdi.

Devlet aklının ve iradesinin hassas davranması gereken özel bir çalışma alanı olan bu bölgede, yerel ve merkezi otoritenin kendince bölgeye ayrıcalıklı davrandığına, hummalı bir çalışmanın gerçekleştirildiğine ilişkin bir düşüncesi ve kabulü olmuş olabileceğini belirten HAMOK şu açıklamayı yaptı, “Çok büyük bir yıkım olduğunu ve üstesinden gelinmesi zor bir süreç olduğunu herkes kabul ediyor olmasına rağmen, geçen süre de bir hayli uzun, yapılan icraatlar tartışmalı, ortaya çıkan karmaşık ve belirsiz durumlar tatmin edici değil ve güven telkin etmekten uzak görünüyor. Belki sürecin sonunda siyasilerin kendileri ile iftihar edeceği, imar edilmiş bir şehir görüntüsü ortaya çıkacak ama bu devasa şantiye içerisinde tozundan, kirinden, kamyonundan, beton santralinden, trafiğinden etkilenen yüzbinlerce insanın da yaşadığı gerçeğinin unutulmuş olduğunu görüyoruz.”

BEN YAPTIM OLDU MANTIĞI

“Piyanonun bütün tuşlarına birden basılan, bir senkronizasyonun olmadığı bir gürültü ve karmaşaya maruz kalıyoruz. Bu kentin bütün insanları her şeyini burada bırakıp, başka şehirlere yerleşip tüm bu inşa faaliyetleri gerçekleştirilse ve kentliler 5 yıl sonra şehirlerine geri gelebilse bu yaşananlar belki kısmen kabul edilebilir olurdu. Ancak şu hali ile yaşadıklarımız, insani olma boyutlarını çoktan aşmış, beden ve ruh sağlığımızda kalıcı hasarlar bırakmıştır.

Sadece ‘imar’ ederek, nihayetinde ‘ihya’ edeceği düşüncesi ile birçok konuyu görmezden gelip, müzakere etmeden, ben yaptım oldu yaklaşımı ile yola çıkıldığında elde edilen sonuç maalesef ki ‘imha’ olmaktan öteye gidememektedir.”

BU YIKIM KAKARINI KİM ALDI

“Antakya Batı ve Doğu Medeniyetlerinin yaratmış olduğu kentler arasında hangi kriterleri göz önünde bulundurursanız bulundurun, müstesna bir yere sahiptir. Son günlerde ayakta kalmayı başarabilmiş, restorasyonu özgün malzeme ve izleri ile gerçekleştirilebilecek olan birçok binanın yıkımı gerçekleştirilmiş ve daha birçoğu sırasını beklemektedir.  Bu yıkım kararını kim almıştır, neye istinaden alınmıştır, neden vatandaş restorasyon yerine rekonstrüksiyona mecbur bırakılmaktadır. Daha az maliyet gerekçe gösteriliyor ise yeniden yapmanın yenilemeden daha maliyetli ve zor olduğunu belirterek, o yapıların bir daha geri dönmeyeceğini herkesin bilmesi gerekmektedir. Vatandaşın niyetlense bile bunu gerçekleştirecek ekonomik güce sahip olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.”

BELKİ BİR ŞEHİR OLACAK AMA BİZE AİT OLMAYACAK

“Tüm kamuoyunun depremin ardından tek ses olarak dile getirdiği ‘demografik yapının korunması’ hassasiyeti yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Depremin ilk aylarında tüm yıkılmışlıklarına rağmen vatandaş, merkezi otorite, hükümet ve bakanlıkların bu alan için dile getirdikleri üzerinden bir umudun var olduğuna inanmışken, gelinen bu noktada, herkes umudunu yitirmiş, Eski Antakya taşlarını kaybettiği gibi muhtevasını da maalesef kaybetmeye başlamıştır. İşbirliğine hazır kitleler varken, vatandaştan, sivil toplumdan, malikten habersiz alınan kararlar, yapılan icraatlar bu kenti yavaş yavaş yok etti ve yerine tatmin edecek değerler ortaya konamadı. Belki bir ‘dükkânımız’ olacak ama ‘işyeri’ olmayacak. Belki ‘evimiz’ olacak ama ‘yuva’ olmayacak. Belki bir ‘şehir’ de olacak ama bize ait olmayacak. Yaşadıklarımız, bizi biz yapan doğal, kültürel, tarihi değerlerimize hepimizin daha fazla sahip çıkması gerektiğini göstermiştir.”

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYORUZ

“Son günlerde yürütülen tescilli yapı yıkımları ivedilikle durdurulmalı, genel bir değerlendirme ve bilgilendirmeler yapılmalı, yeni bir yol haritası çizilmelidir. Yıkık dökük oldukları için kötü görünüyor, temizlenmeli ortadan kaldırılmalı yaklaşımı doğru olmaktan öte kentlinin hafızasında yer eden kente dair neredeyse yok denecek kadar azalmış olan referansları da ortadan kaldırmaktadır. An itibari ile özgün yapı sayısı minimuma inmiş durumdadır. Var olanlara daha sıkı sarılmak gerekirken yıkılmalarına göz yumulmamalıdır. Vatandaşın ve kamuoyunun yorgunluğu, bitkinliği ve bıkkınlığı fırsatmış gibi görünüp temizlik çalışması yapılmamalıdır.

Hatay Akademik Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu üyesi odalar olarak, tescilli yapıların yıkımı ve Antakya Atatürk Parkı’nın şantiye alanına dönüştürülmesine ilişkin Hatay Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna şikâyet ve suç duyurusu yapmış bulunuyoruz. Tescilli yapıların yıkımının durdurulması, Atatürk Parkı başta olmak üzere yaşam alanlarımızın ve çevresinin daha sağlıklı ve yaşanabilir olması için yetkililerin bir an önce gereğini yapmasını talep ediyoruz.”